Tüp Mide Ameliyatı
YA SONRA?
Obezite, dünyanın hemen hemen her ülkesinde kendini gösteren, bireyin sağlığı kadar yaşamsal özelliklerini de etkileyen bir ‘modern çağ hastalığı’ olarak göze çarpıyor. Neden modern çağ hastalığı olarak adlandırıyoruz sorusunun cevabı da değişen yaşam standartlarının altında yatıyor.
Masa başı işler, otomobil kullanımına olan düşkünlük, besin değeri olmayan yiyeceklerin hızlıca tüketilmesi, spordan uzak yaşam, televizyon ve bilgisayar başında tüketilen zararlı atıştırmalar, bilinçsiz besin alışverişi, paket ve konserve gıdalara yönelim, şekere düşkünlük gibi birçok neden günümüzde obeziteyi artıran bir yaşama evrilmemize neden oldu.
Tüm bunların yanı sıra gerek televizyon gerekse sosyal medya aracılığıyla bireylere pompalanmaya çalışılan kusursuz beden algısı, obezite hastalarının halihazırda zor olan yaşamlarına daha fazla güçleştirmektedir. Sağlıklı bir yaşam için sağlıklı bir birey olmayı sağlayacak bilinçli yaklaşımlar yerine -sözde- güzellik otoritelerinin standartlarını belirleyip dayattığı bedenler, algı yönetimiyle birlikte yanlış çözümleri beraberinde getirmiştir. Bu nedenle, obezite ile mücadelede ölümle sonuçlanan ilaç alımı ya da insan yaşamını tehdit eden yanlış diyetlere zemin hazırlanmıştır.
Neyse ki bilim var…
Tıp bilim, diğer rahatsızlıklarda olduğu gibi obezite ile ilgili geliştirdiği çözümler arasında cerrahi bir mücadele ile hastalarına yeni bir yaşamın mümkün olacağını gösteriyor.
Tüp mide ameliyatlarıyla bugün birçok obezite hastası, yeni yaşamlarındaki ilk adımlarını mutlu ve sağlıklı bir şekilde atıyor. Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken noktaysa tüp mide ameliyatı sonrasında gelişebilecek cerrahi komplikasyonlara karşı önlemler almak.
En sık rastlanılan komplikasyonlar arasında kanama ve dikiş hattının kısmen ayrılması yer alır. Farklı gerekçeler ile yapılan mide ameliyatları sonrasında bile aynı komplikasyonlar görülme ihtimali olsa da bilinmelidir ki, burada önemli olan obezite ameliyatları vücut kitle indeksi (VKİ) 40 ve üzerinde olan aşırı kilolu bireylerde yapılmalıdır. Bu kuralın dışında, ancak yaşamı etkileyecek kadar obeziteye bağlı sorunları olan hastalarda VKİ 35-40 arası ise, obezite cerrahisi yapılabilir. Diğer taraftan, vücut kitle indeksi düşük olanlarda cerrahi komplikasyonlar daha sık gelişmekte olduğunun da altı çizilmelidir.
Tüp mide ameliyatı, her ne kadar mideyi küçülterek kilo verilmesini hedefleyen bir ameliyat olsa da, ameliyat geri dönüşümsüz olması nedeni ile uzun yıllara yayılan sonuçları beraberinde getirir.
Ameliyat olan kişinin bir ömür boyu kendine emek vermesini gerektirecek olan cerrahi müdahale, sonrasında dikkatli bir yaşam ve beslenme planını beraberinde getirir. Örneğin, tüp mide ameliyatında, mide by-pass ameliyatına göre daha az görülse de, B vitamini, demir, folik asit, ve D vitamini eksikliği gelişebilir. Bu nedenle, düzenli aralıklarla, bazı vitamin ve elementler için kan tahlilleri yapılmalı ve bir beslenme uzmanı kontrolü altında tüketime yönlenmelidir.
Burada en dikkat edilmesi konu da kontrolsüz kaçamaklara fırsat vermemektir. Uzman denetiminin dışına çıkmak, ‘bir kereden ne olacak’ düşüncesi hayatı riske atan, bedelleri büyük olan sonuçlara neden olabilir. Bu nedenle, ameliyat sonrası oluşabilecek bu riski en aza indirmek, bireysel kontrolü geliştirmek adına bir psikologla birlikte hareket etmenin faydası göze çarpıyor. Burada kişi, risk almak yerine kendine dürüst olup bir uzmandan destek alırsa, ameliyat sonrası oluşan ya da oluşabilecek psikolojik sorunlardan da kurtulmuş olacak, kendinden daha emin ve sağlıklı adımlarla yeni yaşamında yol alacaktır.
Böylece yeme alışkanlığı konusunda psikoloji uzmanı destekli bir program, hastanın yaşamını kolaylaştıracak ve yaşamsal tehlikeden uzak tutacaktır.
- Published in Blog